Ana içeriğe atla

NIBIRU

Rıfat:
Arkeolog. Nibiru Arkeoloji, Bilim, Tarih ve Yazılım Ltd.Şti.’nin sahibi, evli 2 çocuk babası. Şirketinin yaptığı ve tarihin akışını değiştireceğine inandığı çok önemli bir keşfi yakında basın toplantısı ile açıklamayı planlamakta.
Şerife:
Rıfat beyin eşi ve Nibiru şirketinde halkla ilişkiler bölümünün yöneticisi.
Burak:
Rıfat ve Şerife çiftinin ilk çocukları. Hafta sonları hariç ailesinden ayrı yaşıyor, üniversite öğrencisi.
Türkan:
Burak’ın kardeşi. Lise son sınıf öğrencisi, okul sonrası klasik müzik ve oyunculuk dersleri almakta.
Kassandra:
Troya ailesinin ev işlerinden sorumlu yardımcıları, çocukluğundan beri Türkiye’de, 32 yaşında.

16.12.2012 – 23:00 – Troya ailesinin evi – Kassandra’nın odası
Ev sahiplerinin bitmek bilmez isteklerinden raporlama hizmetimi aksattığımın farkındayım, fakat ancak bu raporlarımı geç de olsa siz konsûl üyelerine iletmeme engel olmuyor. Ekte gönderdiğim kayıtlara göre evin reisleri ırkımız ile ilgili önemli bilgilere erişmiş durumdalar. Emirlerinizi bekliyorum.

16.12.2012 – 23:05
Konsûlümüzün oy birliğiyle aldığı karara göre: İlgili tehlikeden kurtulmanız gerekmektedir. Daha önceki görevlerinizden dolayı uygulayacağınız izlek size bırakılmıştır. Zamanı geldiğinde biz de yanınızda olacağız. Görevinizde başarılar.

16.12.2012 – 23:07
Görevi konsûl ve Yüce Ribuni’yi hayal kırıklığına uğratmayacak şekilde yerine getireceğimden emin olabilirsiniz. Temennileriniz için teşekkürler.

17.12.2012 –20:30
Aile, oğullarının o gün için yanlarında kalmasının verdiği sevinçle yardımcılarına hazırlattıkları ziyafet gibi leziz (!) yemeklerini yemiş haftanın ilk iş günü hakkında konuşurlarken eve hiç olmadığı kadar soğuk ve sessiz bir hava hâkim olmaya başlamıştı. Yemek sonrası rehavetine kapılan aile üyeleri oturdukları yerde tek tek uykuya dalıyorlardı. Yardımcıları Kassandra ise odasında transa girmiş bir halde otururken ensesinden bıçaklanmışçasına acı ile irkilip yatay birer çizgi haline gelen gözlerini açtığında görevinin yerine getirilme zamanının geldiğini anlaması birkaç salisesini almıştı. Sessizce ayağa kalktı, ailenin olduğu odaya dağ zirvelerine inen sis kadar yavaş bir şekilde süzüldü. Görevinin özneleri derin komada savunmasız bir halde karşısında idiler. Kızıl saçlarını açan Kassandra yüzünde çarpık bir gülümsemeyle yavaş bir şekilde asıl işini görmeye başladı.

Rıfat Troya
Kassandra’nın tamamen soyunuş bir şekilde çırılçıplak bıraktığı bedenlerimize yaptıklarını görüyor fakat bir türlü engel olamıyorduk. Her birimizi birer sandalyeye oturtmuş, elinde benzerini o güne kadar ancak Seferihisar’daki kazı alanında keşfettiğim bir şeyle tüm vücudumuza garip şekiller çizmekte idi.

Kassandra’nın çizdiği şekiller önce parlak kırmızı rengini almış sonrasındaysa yavaş yavaş turkuaza dönüşmüş sonunda da derilerinden vücutlarına işlemişti. Aile üyelerine çizilen şekiller aracılığıyla vücutlarına işleyen milyonlarca nano-robot solunumu ve kalp atışlarını dünyadaki en ileri teknolojinin bile tespit edemeyeceği bir düzeye düşürmüş, bilinci ortadan kaldırmadan onları birer yarı-ölüye çevirmişti. Kassandra ilk olarak evin en küçük ferdine yöneldi.

Türkan Troya
Kassandra tam karşıma geçerek parmaklarını şıklatmasıyla kafamda bir takım karıncalanmalar hissetmeme ve tüm olan biteni bedenimin dışından görmeme rağmen bir tepki veremiyordum. İşin acı yanıysa ne ben ne de
diğerlerimiz bu olanlara engel olabiliyorduk. Karıncalanmaların bitmesiyle beraber beynim, tamamen gözlerimin önünde durmaktaydı. Bedenlerimize yaptıklarını izlediğimizin farkında olan Kassandra bedensiz ruhlarımızın olduğu yere gelip dudaklarıma o ana kadar aldığım en sıkı öpücüğü kondurmasıyla ayaklarımın altından yeryüzünün kayıp gittiğini ve bir girdaba sürüklendiğimi fark ettim. Sonra, bilemiyorum sonrası karanlık…

Türkan’ın beynini tamamen ortaya çıkartan Kassandra ellerini kızın dörtte ikisi açılmış kafatasına sokmuş ve bir hamlede beyni vücutla bağlantısız bir hale getirmişti. Ellerinde; yere düşen her damlasından yansıyan birer çığlığın sessizce ortalığı inlettiği beyin bulunan Kassandra dizlerinin önüne çökmüş ve ilk kurbanından elde ettiği ganimeti açmış olduğu solucan deliği aracılığıyla konsûle göndermişti. Akabinde de konsûle “Görevimin ilk ayağı tamamlandı” mesajını iletmiş ve bacaklarını bedenine çekerek cenin pozisyonu almıştı. Olan bitenden sonraysa evi kesif bir duman kaplamış ve her şey karanlığa gömülmüştü.

“Karanlık”

..
.
.
..

“Gerçek”

E-Geo Tv SON DAKİKA
Cemiyet hayatının önde gelen Troya ailesinden haber alamayan komşuları ve Saygıdeğer Rıfat Bey’in çalışanlarının ihbarı üzerine evlerine giren polisin yaptığı açıklamaya göre ev sakinleri ve yardımcıları ilk tespitlere göre kaçak yapan kombiden sızan doğalgazdan etkilenerek komaya girmiş bulunmakta. Gelişmelerle ilgili olarak kanalımızı takipte kalın. Haberleri bizden alın…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR GÖLGE OLSANIZ; NEYİN GÖLGESİ OLUR, NEYİN ÜZERİNE DÜŞMEK İSTERDİNİZ?

Sorduğum tek soru bu idi. Binlerce kilometre, onlarca yıl sonra vardığımız gezegende karşılaştığımız yaşam formundan dudakları aralanmadan aldığım cevap: Kişisel olacak söylediklerim ve hatta hiç değerlendirmeye bile almayacaksınız diyeceklerimi. olmuş devamında da bende şok etkisi yaratan bir diyaloğa girmiştik bizden görünüş itibarı ile bir farkı olmayan aksine dünyanın kavurucu iklimine karşı oluşturmaya çabaladığımız korunaklı herhangi bir şehrinde kalabalığın arasına çok kolay karışabilecek görünüşe sahip yaşam formu ile. –konuşmayı yazıya dökerken kendime not> yaşam formu yerine bundan sonra Evrenin Bilinci demem daha doğru olacak sanırım.      Sizler, o mavi gezegende yaşayan akıllı varlıklar ki bazı hayvan formları siz insanoğlunun kimi örneklerinden daha akıllı durmaktalar; “ Dünya ” adını verdiğiniz o güzel gezegeni hak ettiğinizi düşünüyor musunuz? Kendisine yaptığınız tüm işkenceye rağmen halen daha size barınak olan Dünyayı hak edecek neler yapıyorsunuz?

Devil Cry

Dilim damağıma yapışmış bir halde uyanıyorum. Dışarısı aydınlık, gözüm saate takılıyor her zamanki gibi akreple yelkovan hareketsizler. Yataktan kalkıyorum aynanın önüne geçiyorum suretim bana ait değil. Pencereden bakıyorum tüm hayat olanca hızıyla devam ediyor. Öğrenciler okullarında, ebeveynleri evlerinde ya da işyerlerinde. Aşıklar parklarda, sahil boylarında veya bir sinemanın salonunda dışarıdaki boğucu havadan uzakta. Herkes, her şey tüm kâinat olması gerektiği yerde; ben hariç. Zihnim dalıp gidiyor, bu gezegene sürüldüğüm zamana. Oysa o zamana kadar ne kadar da kudretli idim. Ta ki O âdemoğlunu yaratana kadar…   Daha dün gibi; dünya denilen gezegen yaratılmış, yaşam tüm canlılığıyla çağlayan misali bu yeni gezegende çağıldıyorlardı. Bizler istediğimiz gibi cennetin küçük kopyası olan bu gezegene gelebiliyorduk. Sadece dilememiz yeterli oluyordu. İnsan denilen bir tür daha yaratılmıştı ama bizden farklı olduğu için cennette O’nun yakınında ve gözetiminde tutuluyorlardı. Bizleri

Kazanımlar kayıplara meydan vermemelidir

Belirsiz bir zaman dilimi. Ülke: Türkiye, Yer: Eski başkent Ankara’da bir tv kanalı ve o kanalda yayınlanan ve “enva-i akval” isimli bir tartışma programı. Konuklar: Harem ve selamlık düzende oturan insanlar ve rejimi onların yıkıcı hareketlerinden, fikirlerinden korumak amacıyla kurulmuş kolluk kuvvetleri. Programın sunumunu ve konukların yargılamasını ekranların en popüler siması abdûlmuttalîp hoca efendi (!) yapmakta. Abdûlmuttalîp hoca efendi aynı zamanda sık sık ağlamasıyla da meşhur bir zat. Peki, neler dile getirilmekte programda? Konuşulanlara kulak verelim isterseniz: — Günahkârların yıkılmamış son eserlerini yıkmak amacı ile ekibimle beraber kafirtepede dolanırken o uğursuz mekâna girdiğimi hatırlıyorum. Bunu neden yaptığımı bilemiyorum neticede bu işi yapabilecek robot srn6 varken hem kendimi hem de ekibimi tehlikeye atıyordum. Kafam karışık bir halde bende mi bir gariplik var yoksa bulunduğum yerde mi karar vermek zor diye dolanırken anlatacağım olaylar meydana geldi. As