“Hayatınızdaki en önemli şey nedir?” diye sormuştu kırmızılar içindeki psikiyatr. Sustum; dilimdeki sözcükler, sesim boğazımda donup kalmıştı sanki. İlkokuldaki ilk gösterinizi düşünün: hani günlerce hazırlanıp da sular seller gibi ezberlediğinizi sandığınız şiir vardır büyük gün geldiğinde tüm okulun toplandığı bahçede o kalabalığa tepeden bakan kürsüye çıkar ve donar kalırsınız; mikrofon önünde dururken sesiniz çıkmaz karşınızda sizden şiiri okumanızı bekleyen arkadaşlarınız, aileniz ve çocuk aklınızla sevdiğinizi sandığınız kız/erkek vardır. Hepsi beklenti içerisindeki gözlerle size bakmaktadır. Sonra bir şey olur, içinde olduğunuz durumun getirdiği adrenalin patlamasıdır belki olan ve bülbül gibi şakırsınız. O hesap işte. O günü tekrar yaşıyordum. Donup kalmıştım ve istesem bile konuşamıyordum. Sonra okyanus tabanından yüzeye doğru çıkan bir hava kabarcığının su üzerine ulaşması gibi gırtlağımın derinlerinden gelen sesle “Eee, şey aslında bilmiyorum,” demiştim. Daha doğrusu demeye ...
Hikaye anlatan bir ademoğlundan yaşanmışlıklardan ve çokça da gaipten gelen hikayeler. Herkese keyifli vakitler ve iyi okumalar dilerim.